Bir Tanışma Hikâyesi | Erkan Süzgün
- Melih Ş. Özgür

- 2 Eyl
- 2 dakikada okunur
Bir Tanışma Hikâyesi | Erkan Süzgün
Fi tarihinde, bir oyun sitesinin blog sayfalarında kesişti yolumuz. O siteye yaklaşık yirmi yıldır uğruyordum; oyunlar oynar, yazılanları takip eder, sessizce gezinirdim. Ne yorum yapardım ne de kendi yazılarımı paylaşırdım.
Geçen yıl, kitabı yazma sürecimde içimdeki taşkınlığı tutamadım ve ilk kez oraya da bir şeyler karaladım. Reaksiyon ne olur, kim okur hiçbir fikrim yoktu. Ama yazılarım beklenmedik bir şekilde ilgi gördü. Psikotik anlatımım okuyanları içine çekmişti.
En çok dikkatimi çeken ise aynı gün beş yazıma birden düşen yorumlardı. Bu, Erkan’dı. Beş bölümlük seri hikâyemin her bölümüne tek tek yorum yaptı. Yazılarımın sinematik olduğunu söyledi. “Senarist misin?” diye sorduğunda garip bir gurur sardı içimi. “O kadar mı iyi yazıyorum ya?” diye kendime hayret ettim.
Sonra özel mesajlaşmalar başladı. Sohbet derinleşti. Blog yazılarının ötesinde, kelimelerin ötesinde bir tanışıklık kurduk. Erkan’ın sabırlı ama keskin bakışı, müziğe ve söze aynı anda temas eden bir yanını hissettiriyordu. O sırada site kendi içinde çalkalanmaya başlamıştı. Birkaç kişi bloğu tekelinde tutmaya çalışıyor, ortalık giderek geriliyordu. Çok geçmeden savaş alanına döndü. Benim mizacım malum; bir anda her şeyi sildim, yirmi yıllık izimi yok ettim.
Şaşırtıcı değil, bunu yapanın ben olduğumu düşündüğümde. Zaten kitabım satıştaydı, yeni projelerime yoğunlaşmam gerekiyordu. O yüzden arkamı dönmek zor olmadı. Fakat bu defa farklıydı: Erkan’ı orada bırakmadım. İletişimimizi oyun sitesinin duvarlarının dışına taşıdım.
Bir gece, Erkan bana bir şarkı attı. Kendi yazmış, müziğini de kendi hazırlamıştı. Nasıl yaptığını uzun uzun anlattı, ben de hayranlıkla dinledim. O an fark ettim ki içimde bastırdığım bir başka merak uyanıvermişti.
Müziğe zaten âşıktım. Zaman zaman kendi kendime bir şeyler karalar, amatör denemeler yapardım. Günümüzün teknolojisi her şeyi daha ulaşılır hâle getirmişti. O ulaşılır versiyon beni fazlasıyla cezbetti.
İlk denemem “Sabır Oldu” oldu. Daha önce başka bir yazımda bahsetmiştim; kitabıma gösterilen ilgi, gelen ilk tepkiler üzerine bir sabah, sadece iki dakikada yazdığım birkaç satırlık bir yazıydı aslında. O kelimeler benden çıktıktan sonra kendi yolunu buldu. Erkan’ın gösterdiği yöntemle besteledim.
Sonra başka bir söz yazdım. Onu da besteledim. Bir de baktım ki ben kelimelerle oynarken seslerle de oynamaya başlamışım. Başta eğlencesineydi. Bir “deneme” diye başladığım şey, aslında başka bir kapıyı aralıyordu artık.
Yazılar ve şarkılar çoğaldıkça, bunun artık sadece bir oyun ya da deneme olmaktan çıktığını kabul ettim. “Daha çok insana ulaşmalı” düşüncesi ağır basmaya başladı. Telifleri üzerime aldım, resmi olarak kayıt ettirdim. Şarkılarım Spotify’da, YouTube’da ve dünyanın dört bir yanında 150’den fazla dijital platformda yerini almaya başladı.
Bugün dönüp bakınca anlıyorum: bir yazıya düşülen yorum, yalnızca kelimelerimi değil, hayatımın yönünü de değiştirmiş. Belki de en güzel başlangıçlar, hiç umulmadık yerlerde doğuyor.
Erkan için söyleyeceklerim burada bitseydi iyiydi ama bitmedi. Bu tanışma kısmının romantik boyutu. Bir sonraki yazıda daha ciddi ifşalarla karşınızdayım.
Erkan, şimdiden tedirgin olabilirsin kardeşim. :)
Erkan Süzgün'ü merak edenler için link bırakıyorum:
Melih Ş. Özgür
Güzel haberler sezebilir miyiz? İçten anlatımıniz için teşekkür ederiz.
O zaman Erkan Bey'e biz de teşekkür ediyoruz.
Sonu, sonun başlangıcı gibi :)
Hissiyatım standarttan uzak…
Sağlıksız düşüncelerim var ama söyleyecelerim ilaç gelebilir.
İyi insanların, iyi şeylere maruz kalması gerekiyorsa, kader bunu o seçim doğrultusunda sunabilir.
Ellerine sağlık, bakış açılarımız farklı olsa da, buluştuğumuz yer ortak.
Başarı hep seninle olsun.